23 Ekim 2014 Perşembe

Harika Bir CİLT için 12 Besin



CİLDİNİZ İÇİN EN GÜZEL BESİNLER:

YOGURT

Yoğurt tüketimi, güçlü kemikler için kalsiyum sağlamaktan fazlasını yapar . Ayrıca zengin B2,B6,B12 ve protein açısından zengindir. Cildinizin detox ihtiyacını sağlamaya yarar. İçeriğindeki prebiyotikler bağırsak temizliğiniz için de faydalıdır.
Doğal bir antibiyotik olarak cildin iltihaplanan bölgelerini sakinleştirir ve sivilcelerin neden olduğu hassasiyeti azaltır. Bal ile karıştırılması, antibakteriyel özelliğini arttırır.

AVOKADO

Avokadonun etken maddeleri, derinin kurumasını da engeller, cildinizi nemlendirir. A, B, D, E, H ve K vitaminlerinin yanı sıra lesitin, histidin, fitosterol, klorofil ve protein de içerir. Gerek yağı, gerekse suyu birçok kremlerde kullanılır. Siz de evinizde avakado maskesi uyapabilirsiniz. İçeriğinde yoğun antioksidan maddeler bulunan avokado vücudun bağışıklık sistemini artırıp kansere karşı koruyucudur.

TOFU/SOYA FASULYESİ

Orjinal halinde de (edamame) olsa, tofu yapılmış da olsa soya fasulyesi tam bir cilt koruyucudur. Soyada ayrıca yeni hücre büyümesini ve cildin nemini kazanmasını sağlayan bol miktarda E vitamini vardır. Et gibi, soya da tam bir proteindir. Böylece kalsiyum ve magnezyumla beraber, ama doymuş yağlar olmadan, bütün gerekli amino asitleri içerir. Ayrıca içinde bir miktar da cildi pürüzsüzleştirici Omega-3 yağ asidi bulunmaktadır.

 ÇİLEK

Çilekte bol miktarda fosfor ve demir bulunmaktadır. B, C, K vitaminleri açısından zengindir. Bu meyvenin canlandırıcı ve peeling etkisi vardır, kuru ciltler için idealdir. Ancak cildi gerici etkisi nedeniyle on Dakikadan fazla ciltte tutulmaması önerilir. Cilt hastalığı ya da çilek alerjisi olanların yüzlerine sürmemeleri tavsiye edilir.

SOMON

Somon balığı cilt elastikiyetini artırma özelliği bulunan bir tür karotenoid olan astaxanthin içerir. Bu içerik ise yüzdeki derin çizgilerin oluşmasını engellemeye yardımcı olur. Ayrıca günümüzde en etkili anti-aging yöntemlerden biri olan somon DNA'sının mezoterapi yöntemiyle cilt içine uygulanması, hacminin 10 bin katı suyu tutarak, cildin nem dengesini sağlar. Bu sayede yıpranan ve kuruyan cildi onarıyor ve derin kırışıkları önler.

DOMATES

Domatesin güzellik sırlarını tüm dünya konuşuyor. Hele hele de Macar kadınlarının neden bu kadar güzel olduğunu merak edenler arasında siz de varsanız işte işin sırrı! Tüm mesele domatesin içindeki likopen! Domates ve domates ürünlerini bolca tüketirseniz cildinizdeki likopen miktarı artacak ve doğal olarak bebek gibi bir cilde sahip olacaksınız.Ayrıca likopen oranı yüksek bir cilt güneşin zararlı ışınlarından etkilenmez. Beslenme uzmanlarının ortak görüşü domatesin cildinizi ultraviyole ışınlarından koruduğudur. Domates ve domatesli ürünler cildinizin oksijen almasını sağlayarak yaşlanmayı ve kırışıklığı geciktirir. Dünyaca ünlü tıp merkezlerinde yapılan araştırmaya göre domates ve domates ürünlerinin içindeki likopen çağımızın hastalığı haline gelen cilt kanseri riskinden koruyucu bir özelliğe sahiptir.

FINDIK

Fındıkta E ve B grubu vitaminleri ile sağlımız için faydalı olan kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, çinko ve manganez mineralleri bulunur. Fındık aynı zamanda iyi bir bitkisel protein kaynağıdır. Bu yüzden, özellikle gelişme çağındaki çocuklar tarafından tüketilmesi gerekir. Gelişme çağındaki çocukların kas ve kemik gelişimine katkıda bulunması fındığın faydaları arasındadır. Fındık, ayrıca vejetaryenlerin ve sporcuların protein ihtiyacını karşılayabilecekleri bir besindir. Sağlığımız için birçok faydası olan fındık, yağlı bir kuru yemiş olmasından dolayı aşırı tüketildiği zaman kilo da aldırır. Her besin gibi fındıkta kararında tüketilmelidir. Fındık, içerdiği E vitamini sayesinde hücrelerin yenilenmesini ve onarılmasını sağlar ve bu etkisi sayesinde yaşlanmanın belirtileri olan kırışıklıkların oluşmasını geciktirir ve cildi canlandırır.

TOHUMLAR

Keten tohumu, ayçekirdeği, kabak çekirdeği, chia tohumu gibi tohum gıdaların cilt üzerine etkilerine bakalım. Ayçekirdeği; E vitamini reaktif molekülerin hücreyi, zarar vermeden, bir yıldırım gibi çarpmasını sağlar. E vitaminin bu fonksiyonu özellikle cilt konularında daha belirgindir çünkü E vitamini cildi ultraviyole radyasyondan korur. Kabak çekirdeği, yağ içeriğine ile hormon dengesi, beyin fonksiyonu ve cilt sağlığı için ihtiyaç olan omega 3 ve omega 6 esansiyel yağlarını birlikte almak için iyi bir kaynaktır. Keten tohumu yağı ise  cildi yumuşatmaya yarayan Omega-3 kaynağıdır ve aynı zamanda cildi besleyen karoten ve E vitamini bakımından da zengindir. Keten tohumu yağı cildinizi sıkı ve yumuşak yapar. İçeriğinde bolca bulunan Omega–3 yağ asitlerinin saç ve tırnakların sağlıklı büyümesine etki ettiği gözlemlenmiştir.

YEŞİL ÇAY

Yeşil çayda, bugüne kadar bilinen en güçlü antioksidan madde bulunur.  Bu madde, EGCG (epigallocathechin gallate)’dir. EGCG maddesi, C vitamininden yüz kat, E vitamininden ise 25 kat daha güçlü antioksidan etkiye sahiptir. En yüksek konsantrasyonu da yeşil çayda bulunmaktadır! Vücut direncindeki düşüşün ve yaşlanma etkilerinin önemli bir kısmının vücuttaki serbest radikallerin artışıyla ilgili olduğu dikkate alınınca, yeşil çayın bu konuda mükemmel bir şifa kanyağı olduğu söylenebilir. Yeşil çay cilde haricen uygulandığında; dokuyu UV ışınlarından korumakta, kırışık çizgilerini geciktirmekte ve cilt kanserini önlemede yardımcı olmaktadır.
Batıda birçok kozmetik ürün içinde “green tea extract”ları kullanılmaktadır. Yeşil çay deri yüzeyine uygulandığında, temel dokuları korumakta ve cildin antioksidan potansiyelini yükseltmektedir.
Kırışıklıkların % 80’inin serbest radikallerin eseri olduğunu düşünürsek, yeşil çayın bu etkisini daha iyi değerlendirebiliriz.

LAHANA

Lahana, hem güzellik hem de sağlıklı bir bünyeye sahip olmak için yararlıdır. Protein ve vitamin deposudur. B, C, E vitaminlerini bünyesinde barındıran ve birçok hastalığa şifa olan lahana, organik asitler ile harmanlanmıştır. Lahana suyu cilde canlılık verir, sivilceli ciltlere de faydalıdır.

BROKOLİ

Uzmanlar, brokolide, havuçtakinden daha fazla beta karoten bulunduğunu söyleyerek, bu sebeple yenilebilecek, suyu içilebilecek en iyi besinlerden olduğunu kaydediyor. Beta karotenin, güçlü bir kanser savaşçısı olduğunu vurgulayan uzmanlar, yemek borusu, mide, bağırsak kanserleri tehlikesini azalttığını ifade ediyor.

Brokolinin B1 ve C vitamini ile dolu olduğunun altını çizen uzmanlar, yüksek miktarda kalsiyum, kükürt, potasyum ve selenyum maddeleri içerdiğini belirtiyor. Brokolinin faydalarından bir diğeri de brokolideki glucoraphanin adlı kimyasalın sindirim sırasında başka kimyasallara dönüşebildiği için cildinizi gençleştirme özelliğine sahip olmasıdır.

KİVİ

Kivi cilde nem veriyor: Özellikle bol meyve ve sebze tüketimi cilt sağlığında son derece önem taşıyor. Örneğin C vitamini serbest radikallerle savaşarak hem cildin gençleşmesine katkı sağlıyor, hem de cilde nem veriyor. Ayrıca kollajen sentezini arttırıyor. Bu yüzden özellikle portakal, mandalina, greyfurt, kivi, brokoli, maydanoz ve kuşburnu gibi C vitamininden zengin besinleri sofranızdan eksik etmeyin. Örneğin 100 gr kivi, 90 mg C vitamini ihtiyacınızı karşılamaya yetecektir.

www.heraderma.com

sorularınız için: info@heraderma.com

 

 

 

 

1 Temmuz 2014 Salı

Glisemik İndeks Değerleri ile Ramazan Öğünleri Nasıl Hazırlanır?

AÇLIK HİSSETMEDEN KİLO KONTOLÜ SAĞLAMANIN YOLU: DÜŞÜK GLİSEMİK İNDEKSLİ BESİNLER

Bazı besinlerin kalori değerleri eşdeğer olsa da kan şekeri üzerine etkileri farklı olabilmektedir. Buna

örnek olarak beyaz ekmek ve tam buğday ekmeğini verebiliriz. Beyaz ekmekle aynı kalori değerindeki

tam buğday ekmeğini tükettiğimizde beyaz ekmeğe göre daha uzun süre tok kalabiliyoruz. Peki neden

mi? İşte buna cevabımız GLİSEMİK İNDEKS.

Glisemik indeks, besinlerin kan şekerini yükseltme hızına verilen değerdir. Glisemik indeksi yüksek

olan besinler hızla sindirilip hızla bağırsaklardan emilir ve kana karışır. Bu durumda kan şekerini

hemen yükseltir ve hemen yükselen kan şekeri hızla düşer. Bu da kısa süreli tokluğa sebep olur.

Tam tersi olarak düşük glisemik indeksli besinler ise yavaşça sindirilip bağırsaklardan emilir ve kan

şekerini yavaşça ve daha düşük bir seviyede yükseltip daha uzun sürede düşürerek uzun süreli tokluk

sağlar. Yüksek glisemik indeksli besinler hemen acıkmamıza ve diğer besinlere saldırmamıza sebep

olurken düşük glisemik indeksli besinler ise uzun süre tok kalmamıza ve başka besin tüketme ihtiyacı

duymamamıza sebep olur.

GLİSEMİK İNDEKS HANGİ BESİNLERDE DÜŞÜK, HANGİLERİNDE YÜKSEK?

Sebzeler ve kabuğuyla tüketilen meyveler ile tam buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi işlenmemiş tahıllar

ve yüksek protein içeriğine sahip besinler genellikle düşük glisemik indekse sahipken nişasta oranı

yüksek (mısır, pirinç, patates vb.), unlu ve şekerli besinler (kek, şerbetli tatlılar, börek vb.) ve işlenmiş

tahıllar yüksek glisemik indekse sahiptir.

GLİSEMİK İNDEKSİN SAĞLIĞA ETKİSİ

Yüksek glisemik indeksli besinler tüketenlerde kan şekeri yüksek seviyelere hızla çıkıp iner ve

uzun süreli tokluk sağlanamadığı için çok yeme eğilimi görülür. Bunun sonucu olarak da yapılan

araştırmalarda yüksek glisemik indeksli besinlerle beslenenlerde kilo alımı daha yüksektir. Bunun

yanında diyabet riski ile birlikte kan yağları ve kan basınçları da yüksek bulunmuştur. Düşük glisemik

indeksli besinlerle beslenenlerde ise vücut ağırlığı, kolesterol ve kan şekeri seviyeleri ile kalp

hastalıkları ve tip 2 diyabet olma riski yüksek glisemik indeksle beslenenlere göre düşük bulunmuştur.

Bedenimize uzun süreli tokluk sağlayarak besin tüketimimizi azaltabilir böylece hem formumuzu

çok daha kolay koruyabilir hem de sağlık problemlerinden kendimizi korumaya alabiliriz. Bu yüzden

bizi hemen acıktırdığını hissettiğimiz besinlerden kaçınmalı ve tercihimiz çoğunlukla düşük glisemik

indeksli besinlerden yani; bizi daha uzun süreli tok tutan besinlerden olmalı.

DAHA AZ YİYEREK DAHA ÇOK TOK HİSSETMENİN YOLU: DOĞRU BESİN SEÇİMLERİ

Rafinasyon işlemi ile besinlerin beden için sağlıklı değerleri düşmekte, glisemik indeksi

yükselmektedir. Bu yüzden rafine edilmeyen tahıllarla üretilen besinlerin glisemik indeksi düşükken,

rafinasyon işlemine tabi tutulmuş tahıllarla üretilen besinlerin glisemik indeksi yüksektir. Örneğin

ekmek tüketirken beyaz ekmek değil tam buğday unu ile yapılan ekmek çeşitlerini, beyaz unla

üretilmiş makarna değil tam buğday veya kepekli makana çeşitlerini, pirinç pilavı değil bulgur pilavını,

pirinçli, çikolatalı gibi kahvaltılık gevrekleri değil tam tahıllı kahvaltılık gevrekleri tercih etmelisiniz.

Meyve tüketirken de glisemik indeksi unutmamalısınız. Kabuğuyla tüketilebilen meyveleri kabukları

ile tüketmelisiniz ve seçiminiz daha çok düşük glisemik indeksli besinlerden yana olmalı. Fakat

glisemik indeksi yüksek meyveleri de hayatınızdan tamamen atmamalısınız. Glisemik indeksi yüksek

olan meyveler genelde çoğumuzun çok sevdiği ve yaz aylarında çıkan karpuz, kavun, incir gibi güzel

meyvelerdir. Bu tip meyveleri de porsiyonunuzu aşmadan ve yanında glisemik indeksi düşük olan süt

ürünleri veya tam tahıllı besinlerle tüketebilirsiniz.

Sebzelerin çoğunun glisemik indeksi düşüktür ve genellikle sağlıklı diyetlerde sınırsız olarak

tüketilmesine izin verilir. Bunun dışında havuç, patates, bezelye gibi sebzelerin ise glisemik indeksi

diğer sebzelere göre daha yüksektir. Fakat bu sebzeler de yine porsiyon ayarlamaları ve düşük

glisemik indeksli besinler ile tüketilebilirler.

DÜŞÜK GLİSEMİK İNDEKSLİ ÇOK DOYURUCU BİR ÖĞÜN:

Ana öğününüzde kendinize düşük glisemik indeksli bir tabak hazırlamak mı istiyorsunuz? Çok basit.

İşte örnekler:

1. Sebze yemeğinin yanında yoğurt ve tam buğday ekmeği

2. Izgara tavuğun yanında kıtır ekmekli salata ve ayran

3. Etli kurubaklagil yemeğinin yanında yoğurt ve bulgur pilavı

4 Izgara köfte yanında, tarhana çorba, sınırsız salata ve tam buğday ekmeği


RAMAZANDA GLİSEMİK İNDEKS TAVSİYESİ:

Oruç tutan bireyler sahurda ve iftarda glisemik indeksi düşük besinleri tercih etmelilerdir. Sahurda bu

besinleri tercih ederek gün boyunca halsizlik, yorgunluk ve açlık durumu daha kolay bastırılabilirler.

Aynı zamanda iftarda uzun süren açlık sonrasında bireylerde birden mideyi yanlış besinlerle doldurma

eğilimi görülür. Bu da gereğinden fazla besin tüketilmesine ve sonucunda kilo alımına sebep olur.

Bu yüzden iftarda yine doğru besin seçimleri yaparak daha erken doyabilir, fazla kalori alımınızı

engelleyerek kilo kontrolünüzü sağlayabilirsiniz.

Beslenme Ve Diyet Uzmanı
Doğa PEKSEVER

www.diyetisyendogapeksever.com

dytdogapeksever@gmail.com

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Diyetisyen Sizin İçin Neler Yapabilir?

DİYETİSYENE NEDEN GİTMELİ?

  1. Diyetisyene gitmek için çok kilolu olmanıza veya kronik bir hastalığınızın olmasına gerek yoktur
  2. Diyetisyen danışanlarının biyolojik özellikleri, hayat tarzları ve zevkleri doğrultusunda kişiye özel yazdıkları diyetlerle sağlıklı bireylerin  iyilik halini korumayı ve geliştirmeyi, sağlık problemi olanların ise problemlerinin sağaltımını ve esenlendirilmelerini hedefler. Bu yüzden sağlık probleminiz olsun veya olmasın daha kaliteli bir yaşam için diyetisyenlerin rolü hayatınızda büyük önem taşır.
  3. Tek başınıza diyet yapmaya çalışmış ve hedefinize ulaşamamış olabilirsiniz. Bir hastalığınız var ve nasıl bir beslenme programı uygulamanız gerektiğini bilemiyor da olabilirsiniz. Bu çok doğaldır. Çünkü diyetisyenler dışında kimse sizin vücut analizinize ve hastalığınıza göre beslenme programı hazırlayamaz, size beslenme konusunda eğitim veremez. Diyetisyenler öncelikle sizi tanımaya çalışarak hayat tarzınıza, beslenme alışkanlıklarınıza, sağlık durumunuza ve hedeflerinize uygun beslenme programları hazırlarlar. Bu sayede de size özel hazırlanmış programınızla diyetisyeninizin takibinde güvenle hedefinize ulaşabilirsiniz.
  4. Diyetisyenler danışanlarına özgün ve uygun beslenme programları hazırlarlar. Her bireyin beslenme programı tıpkı eşsiz olan parmak izleri gibi farklı olmalıdır. 
  5. Diyetisyen, beslenme biliminin gösterdiği ilkeleri, bireylerin daha sağlıklı beslenmesine uyarlayan beslenme konusundaki uzman kişilerdir. Beslenme konusunda danışmanız gereken profesyoneller beslenme ve diyetetik eğitimini almış DİYETİSYENlerdir.
           


    Beslenme Ve Diyet Uzmanı
             Doğa Peksever

28 Nisan 2014 Pazartesi

Refleksoloji'nin Sağlığınız Üzerine Etkileri

Refleksoloji, bedenin tüm bölgelerine, organlarına ve sistemlerine karşılık gelen el ve ayak tabanındaki sinir uçlarına el ve parmaklarla uygulanan bir bası tekniğidir. El ve ayak refleksolojisi 5000 yıl önce ortaya çıkan ve günümüzde de 20. yy’ın başlarında Amerikalı doktor William Fitzgerald’ın bulduğu bölgesel tedavi yöntemleriyle gelişmiştir.
  
En yaygın uygulanan ise ayak refleksolojisidir.
Beyindeki sinirlerin vücutta son bulan noktaları olan el ve ayaklara  7000 ve 8000 adet sinir ucu bulunmaktadır. Bu noktalar vücudumuzun iç organları ve iskelet sistemine denk gelen noktaların olduğu bir el ve ayak haritasını oluşturur. Burada bulunan sinir uçlarına baskı müdahalesi yapılarak beyindeki hasar görmüş olan sinirlerin uyarılmasını sağlamaktadır.

Kimlere Refleksoloji uygulaması yapılmamalıdır ? 

Refleksoloji, hamileliğin ilk üç ayında tavsiye edilmez ve uygulanmamasına dikkat edilmesi gereken bir terapidir. Bununla birlikte enfeksiyon halinde, ateşlenme durumunda, kişiye Refleksoloji uygulanmamalıdır.Ciddi kanser vakalarında ve damar tıkanıklıklarında etkili değildir. Kanser hastasının yaşadığı dolaşım sorunlarına kısmen faydalı olsa da meydana gelmiş ağır tahribatları ortadan kaldıramaz. Bu yöntem, tamamlayıcı tedavi olarak uygulanmalıdır. Ciddi rahatsızlıklarda sadece bu yöntemden cevap almayı bekleyerek diğer tıbbî tedavilerden uzak durmak son derece yanlıştır.



Kimler Refleksoloji uygulaması yapabilir ? 
Mutlaka sağlık altyapısı olan yetkin ve yeterliliği olan uzmanlar yapmalıdır
 


Refleksoloji uygulaması hangi amaçlarla yapılabilir?
  • Stres ve anksiyete (kaygı - bunaltı)
  • Panik atak
  • Sınav stresi
  • Depresyon
  • Bel - boyun fıtığı - mide reflüsü
  • Eklem ağrıları
  • Dikkat eksikliği
  • Otizm Spastik Özürlü (CP SEREBRAL PALSY)
  • Motor gerilik (yürüme bozukluğu)
  • Kas rahatsızlıkları ve kireçlenme
  • Migren
  • Hormon sorunları
  • Astım
  • Alt ıslatma
  • Uykusuzluk - hazımsızlık
  • Konuşma bozukluğu
http://www.refleksakademi.com/SiteBuilder.Modules.Statistics.ashx Sağlıkla Kalın...

22 Şubat 2014 Cumartesi

DİKKAT! Işıldayan bir cilt için gerekli olan 5 VİTAMİN....


Vitaminler bağışıklığınıza ve kemiklerinize çeşitli faydalar sağlar. Parlayan bir cilt için 5 VİTAMİN önerimize mutlaka gözatın... 

1)Vitamin C: Vitamin C, anti-aging cilt bakımınız için anahtardır. Cilt tonu  düzensizliğini ortadan kaldırırken, serbest radikallerle mücadeleye yardım eder, gerginlik ve parlaklık sağlar. C vitamini içeren serum ya da nemlendirici arıyorsanız; havayla teması olmayan ürünleri tercih etmelisiniz. C vitamini, özellikleri sebebiyle hava temasında stabil kalmaz. C vitamininin en iyi kaynakları; papaya, kırmızı biber, brokoli, lahana, portakal, çilek, ve karnabahardır.


2)Vitamin A:  Genellikle retinol olarak adlandırılan bu vitamin neredeyse tüm topikal akne ilaçlarda bulunur. Yeni hücrelerin cilt yüzeyine itilmesini ; dolayısıyla cildin yenilenmesini sağlar. İyi bir hücre yenileyicidir. A vitamini cildi sıkılaştırır, kırışıklıkların azalmasına yardımcı olur. Fakat retinol tatlı sert bir içeriktir; kullanımında dikkatli olması gerekir. Cilt yenilenirken,en az 30 SPF losyon  düzenli olarak kullanılmalıdır. Tatlı patates, havuç, koyu yeşil yapraklı sebzeler, kavun, marul, ve kuru kayısı gibi yiyecekler, bu vitaminin iyi kaynaklarıdır.

3)Vitamin D:  Vücudumuz doğal olarak  bu vitamini üretebilmek için, doğrudan güneş ışınlarına maruz kalmalıdır. "Günışığı Vitamini" olarak da adlandırılır.  Yapılan araştırmalara göre, ciltte yeterli D vitamini, akne problemini minimize etmek, elastikiyeti artırmak, kollajen üretimi ve ışıltısını artırmak için faydalıdır. Bu vitamin somon, zenginleştirilmiş tahıllar, süt, yumurta, mantar, ve ton balığı gibi gıdalarda bulunur.

4)Vitamin E:  Bu vitamin cildinizi nemli tutmak için gereklidir. serbest radikallere karşı korumak ve cildinizi onarmak için bilinen iyi bir antioksidandır. Vücudumuz doğal olarak E vitamini üretebilir.  7 gün E vitamini açısından zengin bir gıda tüketen kişilerin, cilt yüzeyinde E vitamini salgılandığı belirlenmiştir. Bu durum cildin yüzeyinde koruyucu bir tabaka oluşturur. E vitamininin uzun süreli kullanımında bazı reaksiyonlar bulunmuştur; bu nedenle doktor kontrolünde besin takviyelerinin alınması gerekir. Hekiminizle görüşmeden E vitamini takviyesi almanız tavsiye edilmez. Ispanak, fındık, avokado, karides, zeytinyağı ve pişmiş brokoli bu vitamin açısından zengindir.


5)Vitamin K: Gözaltı halkalarına veda edebilirsiniz. Çoğunlukla göz altı şişliklerinin sebebi, kan dolaşımı bozukluğudur. K vitamini, kan dolaşımını düzenler, kan pıhtılaşmasını kontrol etmede yardımcıdır, Topikal (krem) olarak kullanılması da göz altı şişlikleri için idealdir. Retinol ile birlikte de göz altı kremlerinde karşınıza çıkacaktır. Bu vitamini; lahana, ıspanak, brokoli, kuşkonmaz, ıspanak, brüksel lahanası ve kara lahana tüketerek alabilirsiniz.

  


21 Şubat 2014 Cuma

Gözaltı Morluğu için 7 Önerimiz Var...

Gözaltı kapatıcılarına ihtiyacınız olmasın...
Çoğumuz, gözaltı morluklarına karşı çözüm arayışı içine girmişizdir. Kremler, evde yapılan bitkisel karışımlar, tam anlamıyla istediğimiz sonucu vermemiştir. Koyu halkaların neden kaynaklandığını tespit etmek kolay değildir. Yaşam stilinizde yapacağınız bazı değişiklikler işe yarayabilir; ancak bazılarından tamamen kurtulmak mümkün olmamaktadır. 

Koyu halkaların nedenleri:

Uzmanlar, gözaltında koyu renklenmeden, genetik yapının sorumlu olabileceği yönünde çalışmalarda bulunmuşlardır. fakat başka nedenleri de vardır. Çok ince ve saydam bir cilde sahipseniz, kan damarları daha görünür olacaktır ve bu bölgenin renginin de daha koyu görünmesine neden olacaktır. Kan damarları, cilt yüzeyine çok yakın ise, yine mor ve koyu renkli bir görünüm verir. Anemi(kansızlık), uykusuzluk, alerjiler ve cildin sıvı tutma özelliğinin de diğer nedenler arasında sayılabilir. 

Çözümler ve İpuçları:
Günlük uygulanabilecek çözüm alternatifleri:
1-Nemlendirin; probleminize yönelik bir göz kremini düzenli kullanın, Bol su içtiğinizden emin olun.
2-Yeterince dinlenin
3-Güneş koruyucu önemlidir, Göz çevrenizi de güneşten koruyun
4-Gözlerinizin üzerine (kapalı olarak)  soğuk çay kompresi yapın.
5-Gözlerinizin üzerine (kapalı olarak) soğuk salatalık dilimi yerleştirin
6-C vitamini alın ve antioksidan besin desteğinden yararlanın.
7-Ekran başında fazla vakit geçiriyorsanız, gözlerinizi sıkça kırpmaya dikkat edin. 

Profesyonel destek alabileceğiniz çözüm alternatifleri:
1- Mor halkalar ve göz çevresi bakımı için özel üretilen peelingler uygulanabilir.
2- Dermaterapi yönteminin göz çevresi için geliştirilen bakım kürlerinden faydalanabilirsiniz.
3- Rönesans Estetiği adıyla; göz altına yapılan enjeksiyonlar ile şikayetinizi azaltabilirsiniz.
4- Cildin inceliğine bağlı morluk olduğu tespit edildi ise; gözaltına hyaluronik asit dolgu yaptırabilirsiniz.

Sağlıklı ve Mutlu Günler Dileriz....

20 Şubat 2014 Perşembe

AKNE (SİVİLCE) HAKKINDA BİLMEMİZ GEREKENLER

Aknelerim iyileşsin, başka ne isterim? dediğinizde, aşağıdaki maddeleri önce gözden geçirmenizi tavsiye ederiz... 


Akneli Cilt Sık yıkanmalı mıdır?
Akne tedavisinde temel adım cildi  temizlemek  olsa da  sabun ve cildi kurutan  kozmetik ürünlerle cildi temizlemek cildi daha fazla yağlandırır.

                                                                   
                             Akne ilaçları sadece sivilce üzerine mi uygulanmalıdır?
Hekiminizin özel bir kullanım tavsiyesi olmadığı müddetçe akne olan bölge dışında cildin komedonlu (siyah nokta) ve yağlanma eğilimi olan tüm bölgelerine uygulamak olası artışları engellemeye yardımcı olacaktır.
 
                                                Akne kalıtsal bir hastalık  mıdır?
Özellikle ergenlikte hafif ve kısa süreli akne problemi olanların ana sebebi bu dönemindeki  hormonel değişimlerdir. Şiddetli ve uzun süreli akne probleminde genetik yatkınlık söz konusu olabilir.
                    

                                  Sivilce problemi kız erkek arasında aynı mıdır?
Sivilce cinsiyet ayrımı yapmaz;ancak kızlarda daha 10-12 gibi erken yaşlarda görülebilir. Erkeklerde ise 14-16 gibi daha geç yaşlarda görülür ve tıraş olmaya başlayınca geçebilir.
                                                                                         
                                     Güneş ve solaryum sivilceye iyi gelir mi?
Güneş ve solaryum sonrası sivilcelerde bir miktar azalma görülebilir. Dikkat çekici olumsuzluk ise ciltteki geçici iyilik sonrası, genellikle problemin artarak kendini göstermesidir. Sivilceler güneş ya da solaryum ışınlarına maruz kalırlarsa kalıcı izler (lekeler) bırakabilirler.

                     
                                            Akne sadece ergenlikte mi görülür?
Akne sıklıkla ergenlik dönemi dediğimiz 12-24 yaş aralığında görülür, bazen ergenlikten birkaç yıl önce başlayıp fizyolojik veya psikolojik etkilerin sebebi ile 40 yaşına kadar sürebilir. Hangi yaşta olursa olsun benzer şekilde tedavi edilirler.

                                           Akne bulaşıcı bir hastalık mıdır?
Akne oluşumunda bakteri, düzensiz hormonel salınım, cildin aşırı yağlanması ve gözeneklerin ölü hücrelerle tıkanması ana faktörlerdir. İlginç olan; akne bakterisinin her ciltte bulunması ve diğer faktörler bir araya gelmeden tek başına akne oluşumunda etkin olmadığıdır. Yani akne bakteri yolu ile bulaşmaz.
                                                    Bazı yiyecekler sivilce yapar mı?
Yapılan klinik çalışmalar gıda ile akne arasında direk bir ilişki bulamasa da sağlıksız olarak tanımlanan aşırı şekerli ve trans yağ içeren hazır gıdaların tüm bedensel yapı üzerinde olumsuz etkileri bilinmektedir.


                                                          Makyaj sivilce yapar mı?

Özellikle fondotenlerin içerisinde bulunan sentetik yağlar ve boya maddeleri sivilceyi olumsuz etkilerken, akneli ciltler için özel olarak üretilmiş yağsız ve hafif ürünler cilde zarar vermez. Dikkat edilmesi gereken en önemli konu; makyajın ciltten doğru bir temizleyici ile tamamen arındırılmasıdır.

Sivilcelerinizden kurtulmak ve izleri ile uğraşmak zorunda kalmamak için Dermatolog desteği alarak tedavinizi planlamanız en doğrusu olacaktır.

13 Şubat 2014 Perşembe

Vücudunuzdaki Sivilceler Size Ne Söylüyor?

Bölge 1- Hormonlar: Boyun bölgesinde akneler, hormonların yoğun salgılandığını gösterir. Diğer seçenekler; stres ya da aşırı şeker tüketimidir. En basit değerlendirilebilecek diğer ihtimallar;  sıkı yakalı gömlek ya da cilde doğrudan temas eden giysiler giymeniz ya da yağlı saçların cilde sürekli temasının olmasıdır.
Bölge 2&3- Stres: Omuzlarda akne, yoğun stres altında olduğunuzdur. Diğer alternatif; çanta askınızın omzunuza sürtmesi olabilir.
Bölge 4- Sindirim Sistemi: Nefes almayan  giysiler (polyester veya naylon gibi)  giyiyor olabilirsiniz. Mantar enfeksiyonu geçiriyor olabilirsiniz( Akne tedavilerine yanıt vermeyen göğüs bölgesinde  beyaz noktacıklar) ya da alerjiniz olabilir.  Tüm bu alternatifler sözkonusu değilse, gögüste akne; kötü beslenme alışkanlıklarını, yanlış uygulanan diyetleri, aşırı baharatlı yiyecekleri ve düzenli soğuk içecekler tükettiğiniz gibi sindirim sorunlarını işaret eder.
Bölge 5-6- Vitamin Seviyeleri: Kolların dış kısmında kıl folikülü çevresindeki deride kalınlaşma; tavuk derisi görüntüsü “keratozis Pilaris” olarak adlandırılabilir.  Bu durum dolaşım yetersizliğine neden olur. Salisilik asit içeren nemlendiriciler kullanabilirsiniz. Sorun devam ederse, beslenme düzeninizde vitamin alımlarınızı, seviyelerinizi kontrol ettirmeniz gerekebilir.
Bölge 7- Kan Şekeri Seviyesi: Bu alanda çok az yağ bezleri vardır. Nadir akne şikayeti ortaya çıkar. Genellikle problem; çok dar giysilerden ya da yüksek kan şekerinden doğabilir.
Bölge 8- Hijyen: Kasık veya pelvik bölgede,  ağda ve tıraş sonrasınde, batıklar ve kıl kökü problemleri oluşabilir. Yetersiz kişisel hijyen rol oynayabilir. Daha endişe verici olsa da, bu belirtiler, siğil veya STD belirtisi olabilir (özellikle  bu problemlerde,  kaşıntı, sızı  ya da 3-4 gün sonra iyileşme belirtisi görünmüyor ise).
Bölge 9&10- Cilt Hassasiyeti, alerjiler: Uyluk ve üst bacaklardaki  akne; genellikle vücut losyonları, duş jelleri, çamaşır deterjanı, yumuşatıcılardan dolayı  cildin bir reaksiyon olarak karşımıza çıkar. Bacakların arkalarında, tıraş ya da ağda sonrası kıl dönmeleri ilave faktör olarak eklenir . En iyisi, salisilik asit (BHA) ve glikolik asit (AHA) içeren bir temizleyici ile duş alınmalı,  hassas, komedon oluşturmayan bir nemlendirici ile cilt nemlendirilmelidir.
Bölge 11&12- Sinir ve Sindirim Sistemi: Vücudun sıklıkla bu bölgesinde oluşan akneler,  alerji, aşırı terleme, egzersiz sonrası duş alınmaması gibi nedenlerle ortaya çıkar. Çok sıkı ve hava almayan giysiler, sırt çantası askıları, saç ya da vücut bakım ürünleri , çamaşır deterjanı, yumuşatıcıların içeriğindeki maddelerin tahriş etmesine bağlı olabilir. Tüm bunların dışında; kızarmış ve yüksek kalorili yiyecekler, yetersiz ve dengesiz uyku düzeni de değerlendirilmelidir.
Bölge 13&14- Sindirim Sistemi: Kalça üzerindeki sivilceler için 3 temel nedeni: Kirli ve nefes almayan çok sıkı giyecekler, aşırı kuru cilt ve çok soğuk içecekler ve çok fazla baharatlı yiyecekler içeren kötü beslenme düzenidir. İşe beslenme alışkanlıklarınızı, nemlendiricinizi ve giysilerinizi pamuklu çamaşırlarla değiştirerek başlayabilirsiniz.

"Face Mapping" gibi, vücudun da bazı işaretlerini anlayabiliriz; ancak cildinizle ilgili bir şikayetiniz var ise en doğru yöntem bir "dermatoloğa" başvurmanız olacaktır. "Body Mapping" tedavi sürecinizi belirlemez. Tahliller ve genel sağlık durumunuzun kontrol edilmesi gereken bir durumda olabilirsiniz. 

Sağlıklar Dileriz.



7 Şubat 2014 Cuma

SPOT Peeling ile Leke Tedavisi Nasıl yapılır?

Pigmentasyon lekeleri, koyu hamilelik lekeleri, melazma, post inflamatuar  hiperpigmentasyon için dermatolog tarafından uygulanan profesyonel bir bakımdır. 

Genellikle tek seansda sonuç verse de, inatçı lekeler için tekrarı gerekebilir. Peki bu uygulama nasıl yapılır?

Glikolik asit %50, salisilik asit %10 ve laktik asit %4 ile cildin epidermal sitümülasyonu arttırılır. Ardından; Mandelik asit %15, idebenon %5, emblica %5, retinol %5 ve salisilik asit %5 ile cildin pigmetasyonu yoğun bölgelerine uygulama yapılır. Uygulama protokolüne göre; hasta yüzündeki maskeyle evine dönerek yüzünü minumum 8 saat sonra suyla yıkamalıdır. 

Bundan sonraki süreçte, düzenli kullanılması gereken ürünlerin uygulanmaya başlamasıdır. Leke tedavilerinde, elde edilen sonucun kalıcılığını arttırmak, uzun vadeli lekesiz bir ciltle birlikte olmak için devam ürünlerini kullanmak önemlidir. Bu ürünler, içerikleri nedeniyle, eczanede satılmaz, sadece uygulama yapılan kliniklerde, hekim tarafından verilebilir.




6 Şubat 2014 Perşembe

Derya Baykal Sordu; Heraderma Yanıtladı

03.02.2014 tarihinde Kanaltürk "Deryanın Dünyası" programında, Gençlik Aşısı-Fibrocell ya da Kulak arkası güzelliği adıyla ünlenen Otolog gençleştirme tedavisi ile PRP den bahsettik. Programdan sonra konuya dair ilgi oldukça yüksekti. Bizi şaşırtan ise; İzmir'de bu uygulamaların yapılabildiği hatta detaylı ve özenle çalışıldığından çoğunlukla bihaber olunmasıydı.

Sadece İstanbul'da yapıldığı düşünülen güzellik uygulamalarının hepsi İzmir de de yapılıyor. Konusunda Uzman Hekimler, çok iyi işler ortaya çıkarıyor. Araştırılıyor, kongreler, fuarlar ve dijital makaleler sürekli yenileniyor; yeter ki bu işe gönül verilsin ve doğru uygulamalar ortaya çıkarılsın.

Dikkat edilmesi gereken; müşteri olarak en önemli yanlışımız, hertürlü bilgiye ulaşabileceğimiz bu kadar kaynak varken hala kullanılmıyor olunmasıdır.
*Güzellik Salonlarında PRP yapılamaz.
*Dermaterapi yapılan yer bir güzellik salonu ve uygulamayı yapan estetisyen ise, 0.5 mm. den daha büyük iğnelerle çalışamaz.
*Uygulamayı sadece hekimin yapması yeterli değildir; hekimin çalıştığı kurum ya da kuruluş da sağlık bakanlığı tarafından denetlenen bir yer olmalıdır.
*Kuaför salonlarında botox yapılamaz
*.....

Neyi, nerede yaptırmanız gerektiği hakkında bilgi almak için  değişen ATT yönetmeliğinden faydalanabilirsiniz.(ekteki yönetmelik güzellik amaçlı çalışan yerler hakkında yapılan düzenlemeyi içerir)
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2008/02/20080215-4.htm

Derya Baykal sordu; İstanbul'da sizi nerede bulabiliriz?
Yanıtladık: BİZ İZMİRDEYİZ....

Sağlıkla Kalın

18 Ocak 2014 Cumartesi

Süt Peeling ile Işıl Işıl Bir Cilt

İçeriğinde AHA lar ve yüksek oranda laktik asit bulunan bu pelling türü sadece hekim tarafından uygulanabilmektedir. Farklı peeling ajanları, ciltte farklı etkiler yaratır.


 Milk Peel'in kullanım amaçlarını şöyle sıralayabiliriz:

  • Cansız görünümün giderilmesi
  • İnce kırışıklarda etkili
  • Yumuşak bir cilt için pürüzsüzleştirici etki
  • İnce soyma özelliğinden dolayı, öğle arası bile uygulanabilir özellik
  • Akneli ciltlerde, yağ dengesini sağlama özelliği
Kimlere Uygulanmamalıdır?
  • Vitamin A kullanan hastalarda uygulanmamalıdır
  • Gebelikte önerilmez
  • Güneşten çok düzenli korunulmalıdır
  • Uygulamadan önce ve sonra parfüm kullanılmamalıdır

Da Vinci Estetiği, Size Uygun bir Yöntem midir?

Yeni İtalyan ameliyatsız estetik yöntemine; "DA VINCI Estetiği ya da RONESANS Estetiği" adı verildi. Türkiye distribütörü hızlı ve yoğun bir tanıtım kampanyasına girdi. Bu durumda, bir anda tanınırlığı ve yöntemi soranların sayısı artış gösterdi. 

Renaissance yöntemi, kişinin ihtiyacına göre gençleştiren, yaşlanmayı önleyen veya yeniden forma girmeyi sağlayan farklı ürünler içeriyor. Ürünlerin formülleri; etkinlikleri ve güvenilirlikleri bilinen maddelerden oluşuyor. En önemli özellikleri ise tüm bu maddeleri özel bir kokteyl halinde sunmaları.

Hangisi size göre?
Raffaello Özelliği: Cildi besleyici ve cilde parlaklık verici bir etkisi var. Daha genç ve bakımlı ciltlere öneriliyor.
Kullanım Bölgesi: Yüz, boyun, dekolte, eller, ayaklar, mor halkalar, saç kökleri
Endikasyon: Hidrasyon, parlaklık, besleme
Tiziano Özelliği: Lifting ve germe etkisi var. 35 yaş itibariyle öneriliyor.
Kullanım Bölgesi: Yüz, boyun, dekolte, eller, göbek, kol altları, uyluk içleri, göz torbaları
Endikasyon: İnce çizgiler, lifting, forma sokma, kalınlaştırma.
Michelangelo Özelliği: Yağ hücresi içine enjekte edilerek, yağın parçalanmasını sağlıyor.
Kullanım bölgesi: Abdomen, uyluk, kollar, Gluteus, submandibular, baldır, kanatlar
Endikasyon: Lokalize yağ, portakal kabuğu cilt, drenaj, hasarlı cilt, cilt iyileştirme
Mona Lisa Özelliği: Uygulama sonrası ve günlük bakım için önerilen besleyici bir serum.
Kullanım bölgesi: Yüz, boyun, dekolte
Endikasyon: Hidrasyon, parlaklık, besleme, cilt iyileştirme, koruma, dolgu etkisi

15 Ocak 2014 Çarşamba

ROSACEA mı, SEBOREIK DERMATIT mi? Hep Karıştırılır....

Dermatoloji Uzmanı Dr. Sibel Akıncı, biririne benzer görüntüler sergilemesinden dolayı sıklıkla karıştırılan 2 cilt hastalığı hakkında önemli bilgiler paylaştı:

"Yüzde kırmızılık görünümü nedeniyle, seboreik dermatit ile akbne rosacea tanımları karışmakta ve kişiler yanlış tedaviler kullanarak, şikayetlerinde artış olmaktadır.
Seboreik Dermatit, saçlı deri, kaş, göz kapağı, nazonobial kıvrım, bıyık bölgesi, kulak, göğüs ve sırt orta kısmını tutma eğilimindedir. Tutulan bölge, kırmızı ve kepekli bir görünümdedir, kaşıntılıdır.
AkneRosacea, başta yanaklar, burun, daha sonra kaşlar ve çenenin inatçı eritemi ile seyreder. Tutulan bölgede kılcal damarlanmada artış ve sivilcelenme görülür.

Tedavileri farklı iki hastalık olan; bu klinik durumların doğru değerlendirilmesi ve hastanın doğru yönlendirilmesi önemlidir."

Dermatolog Sibel Akıncı ile irtibata geçmek isterseniz;
0 530 290 2700
0 530 290 2701
0 232 239 7383
info@heraderma.com

Sağlıkla Kalın